Değerli Çapanoğulları
21.05.2014 günü kaybettiğimiz kuzenim (Halam Muhlise Çapanoğlunun oğlu) Mehmet Celalettin Çapanoğlu’nun 47 yıl süren araştırmaları sonucu hazırladığı şeceremizde (Soyağacı) bugün itibariyle 4560 Çapanoğlu kayıtlı. Hiç unutmuyorum, kayıtlarını şema haline getirmeye başladığında “şimdiden 500 oldu, galiba 1000 kişiyi bulacak” demişti.
Konuya ilgi duyup kendilerinin de Çapanoğlu torunları olup olmadığını merak edenlerde internetteki Çapanoğulları soyağacı web sayfasından bize ulaşıyorlar. Bir bağlantı kuramadıklarımızı maalesef şeceremize kaydedemiyoruz. Buda bizler için başka bir üzüntü kaynağı oluyor. Suriye den Avrupa’ya oradan Amerika’ya kadar birçok yerde Çapanoğlu torunları şeceremizde kayıtlılar.
Şeceremizin internet ortamında yayınlandığı ilk günlerden itibaren, kışları İstanbul Üsküdar’da ikamet eden yaz aylarını da Bodrumdaki yazlığında geçiren Olcay Akkent Hanımefendi ile de gerek İstanbul’da gerek Bodrumdaki evinde iki aile arasındaki bağlantıyı bulmaya çalışmıştık. Gerek Osmanlı arşivlerinden gerek askeri müze kayıtlarından ve gerekse ileri yaşına rağmen tarihi mezarlıklara bizzat giderek yaptığı titiz ve yorucu araştırmalarının sonucunda Osmanlı Mızıka-i Hümayun komutanı Mirliva Osman Paşanın hem Çapanoğlu olduğunu hem de kendi akrabaları olduğunu tespit ediyor. İnternette http://akkentolcay.blogspot.nl/adresinde HATIRLADIKLARIM ve HATIRLAMADIKLARIM başlığı ile yayınladığı Blog’unda şöyle anlatıyor; (daha fazla bilgi için lütfen blog’a gidiniz)
“Doğal olarak İsmail Ağa'dan öncesi de olmalı. Ama şecere İsmail Ağa ile başlıyor. Esasa ile şeceremiz bir yangında yanmış.
Benim elimdeki, dedem Hüseyin Mazhar beyin başlattığı, Üveis (Maskar) dayımın sürdürdüğü ve ağabeyim Dr. Oktay C. Akkent ile İnş.Müh.Üstün Artuç'un birlikte hazırladıkları şeceredir.
İsmail Ağa, 1777 senesinde, I. Abdülhamid'in Sadrazamı Karavezir namlı Seyit Mehmet Paşa'nın Silahtarı.
İsmail Ağa hakkında Sicill - i Osmani’den kısaca şunları öğreniyoruz:
Enderun - u Humayun’dabiltefeyyüz rikabdari şahriyari makamını ihraz eylemiş ve ihracında kapucu başılık verilmiş ve sonar Silahdar Ağası olmuş ve 1197 / 1782 Ramazanı gurresinde vefat eylemiştir. Seyyit Ahmet Deresi'nde medfundur. Canibi Ali efendiye damad olmuş bir Kemankeşidi. Halilesi Haptice hanım 1216 / 1801'de irtihal eylemiştir.
"OSMAN PAŞA (Çapanoğlu) ( - 1869). Mızıkay - ı HümayunKumandanı. YozgatlımeşhurÇapanoğulları'ndandır.
İstanbul'daÜsküdar'dadoğdu. Enderun - ı Hümayun'aalındı. Oradatahsilveterbiyegördü. SonraMızıkay - ı Hümayun'ageçti. Donizetti Paşa'nıntalebesioldu. Yükselereksonunda 1861'de mirliva (tümgeneral) oldu. AlbayHalilBey'densonraMızıkay - ı Hümayun Kumandanlığına getirildi ve ölünceye kadar bu makamda kaldı.
Üsküdar'da Karacaahmed'e gömüldü. Mezar taşındaki 5 beyitli kitabenin son tarih mısraı şöyledir: Oldu rıhlet eyleyip me'va - me'ab Osman Paşa (1286).
Mevlevi idi. Onun zamanında, Sultan Aziz devrinde (1861 - 1876) Mızıkay - ı Hümayun'da 500 müzisyenvardı.
Çapanoğlu Müşir Ahmet Şakir Paşa ise, aile büyüğümüz Osman Paşa'nın beş hısmından biri. (Beş hısım sırasıyla: Uzun Etek Rıza Bey, Mahmut Nedim Paşa, Çapanzade Ömer Hulusi Efendi, Müşir Ahmet Şakir Paşa, Agâh Efendi). (Yazarın notu: Yukarda yazılı isimlerin hepsi de Çapanoğludur)
Müşir Ahmet Şakir Paşa’nın Naim, Nedim ve Nebiladında üç oğlu, Fatma Munise adında bir kızı varmış. Naim Bey, babasının Rusya'da bulunduğu sırada, Rus Askeri Akademisi'nde okumuş. Çar'ın oğlu ile sınıf arkadaşı olmuş. Naim Bey denizci, Nebil ve Nedim Beyler karacıymış. Nedim Bey, sonra askerlikten ayrılmış, sivil hayata geçmiş ve Muğla Kaymakamı iken emekli olmuş.
Nedim Bey, Valentin hanımla evlenmiş. Üç çocuğu olmuş. Şakire, Leyla, Veli.
Her ailede olduğu gibi Nedim Bey ailesinde de ilk çocuk erkek olarak beklenmiş. Doğal olarak büyükbaba Ahmet Şakir Paşa'nın ilk torununa Şakir adı verilecekmiş. Ama dünyaya gelen bebek kız olunca adı Şakire olmuş.
Ve Şakire, Yozgatlı Çapanoğullarından Muzıka - i Humayun Kumandanı Mirliva Osman Paşa'nın dördüncü kuşaktan torunu Ahmet Rahmi Belgerden ile evlenmiş. Üç çocukları olmuş. Semra, Verda, Sâman.
Ahmet Rahmi Belgerden genç bir subayken, Şakire Hanım’ı Tokatlıyan'ın çay salonunda görüp beğenmiş.
Semra Ablam, "Anneannem Valentin Hanım ise; şık ve zarif, ileri yaşlarında bile çok bakımlı, arkası çizgili siyah çorap giyen, saçlarını berberde yaptıran, son gününe kadar Tokatlıyan'da çayını içen seçkin bir hanımdı" demişti.”
Yani, Çapanoğulları sülalesinin bir kolu da Olcay Akkent Hanımefendinin dedesi Kemankeş İsmail Ağaya uzanıyor ya da İsmail Ağa’nın Sülalesinin bir kolu Çapanoğullarına uzanıyor.
Aşağıdaki bilgiler meraklısı için buraya alınmıştır.
(1) Rikabdar: Padişahların atla bir yere gidişleri sırasında üzengiyi tutmak suretiyle ata binip inmelerine yardım eden adam hakkında kullanılan bir tabirdir. Osmanlı tarihleri rikabdarlığın hangi tarihte ihdas olunduğunu yazmıyorlarsa da sarayın ilk kurucusu sıfatiyle silahtarlık gibi bunun da Yıldırım Bayezit devrinde ihdas edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. ..... Rikabdarın Hane - i Hassa'dan iki lalası, aşağı koğuşlardan bir kullukçusu, zülüflü baltacısı, iki sofalısı, bir heybecisi ve iki de yedekcisi vardı. (Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü III, İkinci Basılış, Milli Eğitim Basımevi - İstanbul 1971, s.44.)
(2)Kapıcıbaşı: Saray kapıcılarının amiri ve büyük zabiti hakkında kullanılır bir tabirdir. Kapıcı başları onsekizinci asırda paşaların evlatlarından veya birinci derecedeki ümeranınoğulları arasından tayin edilirlerdi. Hammer; Fatih zamanındaki devlet müesseselerini tetkik ederken (c.3, s.230) kapıcı başıların mabeyinci olduklarını söylüyor. a.g.e., s.167 - 169.
(3) Silahdar: Sarayın ileri gelen erkanlarından birinin unvanıdır. "Silahdar - ı Şehriyari" de denilirse de maruf olanı "Silahdar Ağa"dır. Silahdar padişahın muhariplerinden (yakınlarından) olduğu için mühim bir vazifeidi. Merasim ve alaylarda at üzerinde, başında zülüf ve kırmızı kadifeli üsküf olduğu ve padişahın kılıcı sağ omuzunda bulunduğu halde hükümdarın sağ gerisinde yürürdü. Silahdarların hemen hepsi malumatlı şahsiyetlerdendi. İçlerinden yirmiye yakını sadrazam olmuştur. Örneğin, Çorlulu Ali Paşa. a.g.e., s. 221 - 225.
(4)Kemankeş: Okçulukta mehareti olanlar hakkında kullanılır bir tabirdir. Osmanlılar arasında bir çok kemankeşler yetişmiş, içlerinde vezirliğe ve sadrazamlığa kadar yükselenler bile olmuştur. a.g.e., s. 239 - 240.
Abdulkadir Çapanoğlu 10.07.2017